“Denizden babam çıksa yerim” sözünün İmam Şafii’ye ait olduğuna dair söylentiler varsa da bu yakıştırmaların akademik bir değeri yoktur. Gene de sofralarda balık olduğu zaman akla ilk gelen deyişlerde...
BODRUM’LU
AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA
Resim: 1876 yılından beri (4 nesildir) kalitesini bozmadan yaşayan örnek işletme: VEFA BOZACISI
Bodrum’un
lokomotif sektörü olan turizm, bu sene birçok negatif faktörün bir araya
gelmesi ile kötü bir sezon geçirdi. Bazı işletmeler Bodrum’un en güzel
günlerinin yaşandığı şu günlerde işletmesini kapattı. Gelecek sezon için ümit
etmekten başka çare yok gibi gözüküyor ama bu arada boş durmayıp yapılması
gereken bazı işler de var. Bunlardan biri Bodrum’un kalitesini yükseltmek için
gerekli adımları atmak. Bunun başında da eğitim geliyor.
Öncelikle
işletme sahiplerinden başlayıp sonra yöneticilere, en son da çalışanlara kadar
uzanan uzun bir sürece bir an önce başlamak gerekiyor.
Bu
köşemden her hafta bir konu seçip, eğitim ile ilgili 35 yıllık birikimimi adım
adım sizlerle paylaşacağım.
İlk
olarak Bodrum’un doğal yapısı gereği işletmelerin çoğunun aile kurumu olduğunu
dikkate alarak AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA başlığı ile başlamak istedim.
AİLE
ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA
Türkiye'de
kurulan şirketlerin yüzde 96'sı aile şirketi olduğu bilinmektedir ancak şirketlerin
uzun ömürlü olmaması ticari hayatımızda bir problem yaratmaktadır. Firmaların
kısa sürede yok olma sebeplerinin başında büyüme zamanı geldiğinde aile şirketi
olmaya inatla devam etmeleri, kurumsallaşma çabası göstermemeleri geliyor.
Bu
konuda yapılan istatistiklerde her 5 senede bir 3 aile şirketinin birinin
işyerini kapattığı veya devrettiği ortaya çıkmıştır. Ülkemizde aile
şirketlerinin ortalama 3 nesle kadar Avrupa’daki aile şirketlerinin ise 12
nesle kadar faaliyet gösterebildikleri belirlenmiştir.
Aile
şirketlerinin daha ilk günden kurumsallaşmayı ön planda tutması gerekmektedir.
Hızla gelişen ve değişen piyasa şartları, rekabet, iletişim, ülkenin ekonomik /
sosyal / siyasi durumlarına karşı ayakta sağlam kalabilmek için firmanın alt yapısının
çok sağlam olması gerekmektedir. Bu da ancak şirketin kurucularının
kurumsallaşmayı ön planda tutması ile mümkün olur.
Kurumsallaşma
nedir?
Bu
konuya girerken önce Aile Şirketlerinde yapılan hataları ele alarak başlamak
istiyorum:
AİLE ŞİRKETLERİNDEKİ YANLIŞLAR
*Aile içi hayat
ile iş hayatını birbirine karıştırmak. Burada profesyonel düşünceye sahip işletmelerin daha çabuk
başarıya ulaştığını görüyoruz. Aile havası ile iş yerindeki profesyonel havayı
birbirinden ayırabilmek ancak bu konuda eğitim almakla olabilir. Kişinin
yönetici olmak için yeterli bilgi ve yeteneğinin olup olmadığına ancak konuya
hakim eğitmenler karar verebilir ve yol gösterebilir. Destek almakta fayda
vardır, hem de ilk günden başlayarak…
*Aile içinde
doğru görev dağılımı yapamamak. Aile şirketi kurulurken bireyler olmayı hayal ettikleri
işleri kendilerine yakıştırır ve o kartvizitle işe başlamak isterler ama bunun
bir sakıncası vardır. Kişinin o iş tanımına uygun olmadığı anlaşıldığında çok
geç kalınmış olabilir. Şirket içindeki en zayıf halka aile içindeki
hayalperestlerdir.
*Yaptığı işe
yatkın olmadığı anlaşılan aile üyelerinin durumu. Bu kişilerin işten çıkartılması veya
görevlerinin değiştirilmesinde manevi - hissi nedenlerle geç kalınması
işletmeye zarar verir. Profesyonelce düşünüp kişinin daha verimli olabileceği
işlere atanması gerekmektedir. Bu pozisyon, bir öncekinden (onun hayal
ettiğinden) daha aşağıda bir iş olabilir ama hayatın gerçekleri bunu gerektiriyorsa
vakit geçirmeden uygulanmalı ve zararın büyümesine izin verilmemelidir.
*”Küçük
başlayalım, sonra büyürüz” felsefesi. Bu düşünce ancak çok stabil bir siyaset ve ekonomi hayatı
olan ülkelerde geçerlidir. Türkiye’de böyle bir başarı hikayesi binde bir
ortaya çıkar, onlar da ancak kriz zamanında doğru yerde, doğru iş kolunda
oldukları için büyümeyi başarabilmişlerdir. Siyasi ve dini guruplardan destek
alarak büyümek kavramını konumuzun dışında bırakıyorum.
*Planlamanın
önemi. Küçük
işletmelerde dahi kısa-orta-uzun vadeli planlar olmalıdır. En kötü plan bile
plansızlıktan iyidir. Bir plan varsa ve kötü gitmişse, en azından nerede hata
yapıldığı görülür ve plan revize edilir. Plansızlıkta ise olaylar olup
bittikten sonra çaresizlik içinde “şimdi ne yapacağız?” havasına girilir.
*Büyümenin
tehlikesi. Küçük
aile işletmesi olarak kurulan şirketler doğru işler yapıp başarılı olunca
büyümek isterler. İş hayatında alınan en önemli kararlar işte bu safhada
alınmaktadır. Gerçekten büyümek gerekiyor mu? İşte bu durumda danışmanlardan
bilgi almak ve çok derin bir piyasa araştırması yapmak gerekmektedir.
*Para
kazanılmaya başlayınca büyüyen hayaller. İşletme para kazanınca aile içinde mutlaka para harcama,
lüks tüketime yönelme gibi hatalı davranışlar ortaya çıkacaktır. Yöneticinin
asıl işi bu durumda ailenin “ayağını yorganına göre uzatmak” prensibini
unutmamasını sağlamaktır. Çok genel olarak görülen zaaf, aile şirketlerinin işler
iyi gitti mi parayı daha kazanmadan harcamaya başlamasında gizlidir.
*İş konusu
dışında yatırım yapmak. Aile şirketlerinin en büyük zaaflarından biri
para kazanıldıkça işe yatırmak, teknolojiyi, eğitimi ön planda tutmak yerine
gayrimenkule para yatırmaktır. Gerekli olandan daha fazla gayrimenkul satın
almak firmanın işletme sermayesini zayıflatacak ve zorunlu olarak kredi
kullanılmaya başlanacaktır. Bu da finans dünyasındaki deyişle firmanın “eğik
düzlem”e girdiğini ve aşağıya doğru hızlanarak düşerek batmasına yol açabilir.
Krediyi doğru yerde, zamanda ve yerinde kullanmak ustalık ister.
*”İştigal
mevzuu” konusu. Aile
bildiği, tecrübe sahibi olduğu konudan ayrılıp piyasada görüp imrendiği başka
konulara girmeden önce iki kere daha fazla düşünmelidir. Aslında bu kural bütün
firmalar ve yöneticiler için geçerlidir. Yeni bir sektöre girmek için heveslenmeden
önce işin içyapısını iyi incelemek gerekir. Bilgisizlik tehlikelidir.
*Genç
jenerasyonların işe girmesini teşvik etmemek. Aile şirketlerine yeni jenerasyonun iyi eğitim
alması ve bir gün işin başına geçmesi planlanabilirse işler uzun ömürlü olur.
Batı dünyasın yüz yıldır aynı işi yapan firmalarının başarısı burada gizlidir.
Haftaya AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA NASIL BAŞLAMALIDIR? Konusu
ile devam edeceğiz.
“Denizden babam çıksa yerim” sözünün İmam Şafii’ye ait olduğuna dair söylentiler varsa da bu yakıştırmaların akademik bir değeri yoktur. Gene de sofralarda balık olduğu zaman akla ilk gelen deyişlerde...
TANK KOMUTANI Almanya’da geçirdiğim çok uzun 15 yıl boyunca hem yaşadıklarımdan aldığım tecrübeler, hem de katıldığım eğitimlerden kalan anılar 45 yaşından sonraki hayatımı çok etkiledi. Orada üst düz...
90’lı yılların sonunda iki binli yılların başında eğitimlerime katılanlara kısa süre içinde cevaplamaları şartıyla bir soru sorardım: “Yakın gelecekte hayatımıza girerek bizi şaşırtabilecek bir gelişm...
Spor ile ilgili olarak medyayı takip edenleriniz farkındadır, şimdi futbol transfer sezonu olduğu için tüm haberler ve yorumlar, transfer olan veya olması hayal edilen futbolcularla ilgili. Antrenörle...
SPOR YAZARI NE YAZAR? Spor yazarı olabilmek için televizyonda maç seyretmek yetmez. Bu ancak belli bir yaş ve saha tecrübesinden sonra olabilir. Yayıncı kuruluşun ekrana taşıdığı görüntülerden yorum ç...
BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ Bodrum Devlet Hastanesinin önünde park edecek yer yok, halk sıra beklemekten bezmiş. Dert çok. Bodrum Adliyesinde otoparkta yer yok, insanlar sıkıntılı, en basit mal sahib...