Olimpiyat: Sporun maksadını aştığı bir organizasyon

Hayatım boyunca sporla iç içe yaşadım. Aktif sporculuk yaptım, dünya şampiyonalarına katıldım, Türkiye’de ve Almanya’da antrenörlük ve spor yöneticiliği yaptım ama son yıllarda olimpiyatlar bana itici gelmeye başladı.



Bu hissim ilk olarak 1996 Atlanta Olimpiyatında profesyonel sporcuların da olimpiyatlara katılmasına izin verildiği zaman başladı. Amerikan basketbol “Rüya Takımı”nın milyonlarca dolar kazanan, amatörlükle ilgileri olmayan basketçilerin olimpiyatlara katılması bence işin ruhuna aykırıydı. Daha sonra atletizmde dünya şampiyonalarında para ödülleri verilmeye başlandı. Profesyonel bisikletçiler, milyoner futbolcular, tenisçiler olimpiyatlarda boy göstermeye başladı. Bence artık bunun adı yıllardır bize anlatılan “olimpiyat” değildi.

Geçen yıl medyada yer almış olan 15 yaşındaki bir Çinli kız çocuğunun yüzmede rekorları nasıl kırdığını izlemişsinizdir. Onun 11 yaşından beri bir devlet sporcu yetiştirme yurdunda yaşadığını ve haftada sadece bir kez izin verildiğinde annesini telefonla arayıp ağladığını biliyor musunuz. Bu eziyet bir madalya kazanarak Çin bayrağını göndere çektirmek için değer mi?

Siz çocuğunuzu yıllarca böyle bir kampa göndermek ister misiniz? “Yeteri kadar para verirlerse olabilir” diyenler çıkacaktır.

İşte benim demek istediğim de bu. “Spor” kavramı anlamını yitirmiştir. Sporcular, Romalılar devrinde arenaya çıkan gladyatörlere benzemeye başladılar. Kaybedenle kazananın arasındaki uçurum giderek o kadar büyüdü ki, her spor müsabakasının sonunda bir “kazanan” ile birçok “kaybeden” ve çöken, mutsuzluğa itilen, psikolojik sorunlar yaşamaya başlayan kişiler çıkmaya başladı.

Taraftarlar kendilerini parçalamaya, etrafı yakıp yıkmaya, ağlamaya, sinir krizleri geçirmeye başladılar. Adeta insanlar “bizim takımdan olanlar” ve “düşmanlar” diye ikiye ayrıldılar.

Eskiden sporun amatörce yapıldığı devirlerde kazanan mutlu olur, kaybedenler de sadece üzülürdü. Para, zaman, emek kaybı bu günkü kadar öldürücü değildi.

Avustralya ve Yeni Zelanda’lı sporcular kuzey yarımkürenin iklim şartlarına uymak için bütün yıllarını ailelerinden, evlerinden uzakta otellerde, kamplarda geçirmekteler. Yarışmalarda başarılı olanlar bu eziyeti bir yıl daha hatta bazen olimpiyatlara kadar dört yıl çekmek zorundalar. Diğer ülkeler de benzer şekilde yıllarca öncesinden başlayarak binlerce kişilik sporcu ordusu içinden olimpiyatlara katılacak birkaç kişiyi seçebilmek için yüzlerce milyon dolar harcıyorlar. Sadece bu hazırlık için dünyada harcanan milyar dolarlarla geride kalan insanların daha iyi eğitilmesi ve daha sağlıklı hayat şartlarına kavuşması mümkün olabilir.

Çözüm nerede?

Bence artık Olimpiyatların vizyonu ve misyonu tekrar tartışılmalı, “amatörlük” kavramı yeniden tanımlanmalıdır.

Diğer Celal Gürsoy

DENİZDEN BABAM ÇIKSA YERİM

Image

“Denizden babam çıksa yerim” sözünün İmam Şafii’ye ait olduğuna dair söylentiler varsa da bu yakıştırmaların akademik bir değeri yoktur. Gene de sofralarda balık olduğu zaman akla ilk gelen deyişlerde...

TANK KOMUTANI

Image

TANK KOMUTANI Almanya’da geçirdiğim çok uzun 15 yıl boyunca hem yaşadıklarımdan aldığım tecrübeler, hem de katıldığım eğitimlerden kalan anılar 45 yaşından sonraki hayatımı çok etkiledi. Orada üst düz...


BU GİDİŞ NEREYE KADAR?

Image

90’lı yılların sonunda iki binli yılların başında eğitimlerime katılanlara kısa süre içinde cevaplamaları şartıyla bir soru sorardım: “Yakın gelecekte hayatımıza girerek bizi şaşırtabilecek bir gelişm...


SPOR MEDYASI MI, FUTBOL MEDYASI MI?

Image

Spor ile ilgili olarak medyayı takip edenleriniz farkındadır, şimdi futbol transfer sezonu olduğu için tüm haberler ve yorumlar, transfer olan veya olması hayal edilen futbolcularla ilgili. Antrenörle...


SPOR YAZARI NE YAZAR?

SPOR YAZARI NE YAZAR? Spor yazarı olabilmek için televizyonda maç seyretmek yetmez. Bu ancak belli bir yaş ve saha tecrübesinden sonra olabilir. Yayıncı kuruluşun ekrana taşıdığı görüntülerden yorum ç...


BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ

BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ Bodrum Devlet Hastanesinin önünde park edecek yer yok, halk sıra beklemekten bezmiş. Dert çok. Bodrum Adliyesinde otoparkta yer yok, insanlar sıkıntılı, en basit mal sahib...

KÖŞE YAZARLARI