Sağlıklı yaşam, düzgün beslenme üzerine

  • Selçuk Aytimur
  • Senior Management Consultant/Registered Lead Assessor
  • 30.08.2015

Geçenlerde büyük bir alışveriş merkezine gittim. Canım çok istediği için doğruca tavukların olduğu bölüme daldım.  Dondurulmamış tavuk almaya niyetliydim. İki tane alacaktım ve birisi akşama yenecek, diğeri ise dondurularak saklanacaktı. Henüz denemediğimiz yeni bir marka ilişti gözüme. Gerçi denedik denemedik, marketlerdeki dondurulmuş veya “taze” tavukların hepsinin üretim yönteminin birbirine benzer olduğunu biliyorum. (Burada anlatmaya da niyetim yok, can sıkıcı zaten…) Ancak, bu yeni markanın paketinde şuna benzer bir açıklama vardı: 

 

“Tavuklarımız doğal şartlarda yetiştirilerek size sunulmaktadır. Tavuklar kontrollu şartlarda kümeslerde büyümekte, serbestçe bahçelerinde gezinerek doğal ürünlerle beslenmekte ve 65-75 günde yenecek olgunluğa ulaşmaktadır”

 

Mayıs ayında bizim tavuklardan birisi kuluçkaya yattı ve 18 Mayısta değişik tavuklarımızın yumurtalarından civcivlerimiz oldu. Tavuk ailesinin kendine ait bir kapalı yeri, bir de açık bahçesi var.  Civcivler burada büyüdüler. Geriye dönüp de baktığımda görüyorum ki, bizim civcivler herhalde ya sakatmış, ya da biz bunları beslemeyi bilememişiz hiç!  Çünkü 70 gün sonra falan bizim civcivler civciv irisi idiler, ancak piliç yani!

Bizim ünlü tavuk Hürrem’in yumurtasından çıkan bir kızı var onun da adını Hürrem koyduk. Ancak o da Ağustos ayının sonlarında, yani 100 günlük iken, kardeşleri gibi ancak avuç içinden iri hale geldi. Henüz hiç birisi yenilecek büyüklüğe ve yapıya ulaşmamış durumdalar.  Bunlar tabiri caizse yedikleri önlerinde yemedikleri artlarında büyüdüler. Bir yandan bahçenin yeşilliği, bir yandan köyden alınan özel buğdaylar, civciv yemleri vesaire. Ama işte, gene de 75 günde yenecek büyüklüğe ulaşmadılar!

 

O zaman marketlerden aldıklarımız nedir? Ne bileyim? Belki de ben bu işleri kısıtlı beynimle anlamıyorumdur!

Civcivler büyürken, değişik  kümeslerden alarak bir araya getirdiğimiz tavukların kavgaları, geçimsizlikler, huylarının uyuşmaması,  hastalıkları vb sorunlar canımıza tak edince 2 tanesini bir başka kümese verdik, 3 tanesini de yemek niyetiyle kestirdik bir köylü arkadaşa.  Marketten alınanlara göre olan lezzet farkı bir yana, bu tavukları düdüklü tencerede bayağı pişirmek gerekti.  Buna karşın bahsettiğim “70-75 günde doğal ortamda büyümüş olan”  market tavukların pişirilmesi neredeyse şöyle : kaynar suya at, 30 dk beklet!. Düdüklü tencereyi ise hiç deneme, çünkü kemikleri bile eriyor nerdeyse. Tuhaf bir durum tabii!

Tereyağı ve süt vb ise ayrı bir olay. Kahvaltıda tereyağı veya kaymak, zeytinde ve salatada zeytinyağı olmazsa problem çıkar bizde. Bunları da elden geldiğince dikkatli ve seçerek  alırız. Marketlerdeki ürünlere değinmeyeceğim hiç. Geçenlerde bir profesörün tv de bir konuşmasına denk geldim. Market yoğurtlarının bir türlü ekşimediğini, bozulmadığını falan söylüyordu. “Günaydın hocam”  diyorum sadece.

Peynirlere ne demeli, tuzla şişirilen o peynirlere? Neden bu kadar tuzlu bu deyince cevap hazır :” Efendim, durmaz yoksa, bozulur!”  Bozulma endişesi mi, hijyenik olmayan koşulların engellenmesi amacı mı, yoksa kuru madde oranını şişirme çabası mı? Orası belli değil artık! Yağı alınmış, tabir yerindeyse yal gibi sütten yapılan kireç benzeri, buzdolabında 3 gün bekleyince kuruyan peynirler…. Dikkatli arayınca yağı tuzu yerinde peynirleri bulmak hala mümkün oluyor neyse ki.

Diyeceğim o ki, sağlıklı gıdaları dengeli  yediğimiz (yeri gelmişken: şu İngilizce “consume” sözcüğü karşılığı “tüketme”  sözcüğünden gına geldi; biz sıvı gıda maddelerini içeriz, kullanırız, katı olanlarını da yeriz) ve bedeni düzenli olarak çalıştırdığımız zaman bedenimizin sağlığını koruma olasılığımız yüksektir. Yıllarca yumurta “ö – kaka” denildi, kolestrol yaparmış (!)  ABD den çıkma “tereyağı yemeyin” efsanesi aldı yürüdü, kuyruk yağı ortadan kayboldu, zeytin yağı lüks ürün sınıfında kaybolup gitti. Peynir olmayan peynir, süt olmayan süt, et olmayan et, tavuk olmayan tavuk vb maddeler market raflarını doldurdukça doldurdu iş eskilerin deyimiyle şirazesinden çıktı.

Gerçek besleyici özelliği olmayan şeylerle beden sağlıklı olamaz. Bedenimizi tanımak ve ne istediğini anlamak gerekir. Katkı maddeleri dolu gıda(!) ürünleri ve  bütün gün oturmayı istemediği kesin.  Herkes rejim, diyet derdinde kimse gerçek gıdalarla dengeli beslenmeden bahsetmiyor.

 

 

Diğer Selçuk Aytimur

Endüstri Mühendisliği ve Kalite Yönetimi

Image

Endüstri mühendisliğine ilişkin daha önceki yazılarımda bizim mesleğin gelişimi ile kalite yönetim sisteminin (bu da benim yıllardır profesyonel olarak yaptığım iş) gelişiminin pek çok kesişim noktası...

Kalite politikası ve kuruluşa dair notlar

Kalite politikası ve kuruluşa dair notlarGeliştirici: Selçuk AytimurYönetim sistemlerine ilişkin standartların bir gereği olarak bir kuruluşun kalite, çevre, iş sağlığı güvenliği veya diğer yönetim si...


ISO 9001 2015 Kalite Yönetim Sistemleri Standardında Dokümantasyon Gereklilikleri

ISO 9001 2015 Kalite Yönetim Sistemleri Standardında Dokümantasyon GereklilikleriISO 9001 2015, bir önceki ISO 9001 2008'e göre büyük farklılıklar içeriyor. O kadar ki, standardın yeniden yazılmış old...


OLASILIKLAR VEYA FEUERZAUBER

OLASILIKLAR VEYA FEUERZAUBERKlasik müziği ve ardından gelen romantik müziği çok severim; operayı da sevmeme rağmen orada pek iyi değilimdir. Yıllar önce kaydettiğim bir müzik parçası bu yüzden benim i...


Müşteri Memnuniyeti Üzerine

MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ ÜZERİNEMüşterisi olsun veya olmasın, ticaret yapan tüm kuruluşların, faaliyetleri, hedeflerine erişmeleri, iş sonuçları üzerinden etkisi olan veya olabilecek olan tüm tarafları dik...


MAYIS AYI DERT AYI

MAYIS AYI DERT AYI Her yıl Nisan yağmurlarının bitmesini dört gözle bekleriz biz. Ama bir türlü bitmez, Mayıs ayının sonuna kadar sürer bazan. Çiftçiler için iyi, bizim gibi bahçesi olanlar için ise p...

KÖŞE YAZARLARI