NÜFUS PATLAMASI

Asıl Tehlike Nüfus Patlaması değil Nüfus İhtiyarlamasıdır.

Bilgi paylaşımının hayatımıza yansıyan ve trajedik olarak etkileyen en önemli tarafı bence yaşam süremizin uzamasıyla ilgilidir. Tıp ilmi, teknoloji ile birlikte mesleği doktorluk olanların bile kolay takip edemeyeceği kadar hızlı ilerliyor.

25000 yıl önce ilk insanın ortalama yaşam süresi 18-20 yıl kadarken bu süre 1800 yıllarında 25-30 yıl oluyor, iki binli yıllarda neredeyse üç misli artarak 75 yıl oluyor. Önümüzdeki 100 yıl içinde de 150 yıl olması bekleniyor.

İnsanlığın yaşam süresinin artması akla hemen nüfus artışının tehlikelerini getiriyor. Ancak doğum oranlarının bundan daha büyük oranlarda düşmesi sayısal dengeyi koruyor ama dünya nüfusunun yaşlanması, başka deyişle dünyayı sırtlayıp bir sonraki nesillere taşıyacak olan genç neslin azalması endişe verici.

Dünyamızı bekleyen tehlike olarak görülen nüfus artışı 70’li yıllarda hesaplandığı gibi orantısal olarak artmayıp tam tersi giderek düşüş gösteriyor. 2008 yılında 7 yaşın altındaki çocuk sayısı 1990 yılına oranla altı milyon daha az oldu. BM araştırmalarına göre 2050 yılında tüm dünyadaki çocuk sayısı günümüze göre 248 milyon daha az olacak.

Uzmanlar bunun gelişen refah seviyesi ve aile yaşamının değerinin azalması ile açıklıyor. Gerçekten de gelişen ülkelerde düşen genç nüfus sayısı ve aile kurumunun giderek önemsizleşmesi bunun bariz örnekleri olarak görülüyor. İnsanlar beraber yaşıyorlar ama çocuk yapmıyorlar. En doğurgan ülkeler olarak bilinen Orta Doğu ülkelerinde 1950’lerde 6,5-7 arasındaki aile başı doğum oranı günümüzde Avrupa ülkelerindeki gibi 1.85’lere gerilemiş durumdadır. En kalabalık ve hızla çoğalan gözüyle baktığımız Çin’de bile bu rakam 6.11’den 1.85’e düşmüştür.

Önümüzdeki 100 sene içinde gelişmiş ülkelerdeki genç nesil 2010 senesindekinin ancak sekizde biri kadar olacaktır.  

Bu bilgiler ışığında gelen tehlike meydandadır. Genç nüfusun azalması ve insanların daha uzun yaşayabilir olması hükümetleri içinden çıkılamaz bir sağlık ve emeklilik problemiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Uzun vadeli düşünülecek olursa üretim yapacak, yaşlılara bakacak kişi sayısının radikal bir şekilde azalması ülkelerin ekonomik durumlarının sarsılmasıyla sonuçlanabilir.

Umarız bu görünen ekonomik dar boğaz tarihte hep tekerrür ettiği gibi harplerle aşılmaya çalışılmaz.

Diğer Celal Gürsoy Yazıları

DENİZDEN BABAM ÇIKSA YERİM

Image

“Denizden babam çıksa yerim” sözünün İmam Şafii’ye ait olduğuna dair söylentiler varsa da bu yakıştırmaların akademik bir değeri yoktur. Gene de sofralarda balık olduğu zaman akla ilk gelen deyişlerde...

TANK KOMUTANI

Image

TANK KOMUTANI Almanya’da geçirdiğim çok uzun 15 yıl boyunca hem yaşadıklarımdan aldığım tecrübeler, hem de katıldığım eğitimlerden kalan anılar 45 yaşından sonraki hayatımı çok etkiledi. Orada üst düz...


BU GİDİŞ NEREYE KADAR?

Image

90’lı yılların sonunda iki binli yılların başında eğitimlerime katılanlara kısa süre içinde cevaplamaları şartıyla bir soru sorardım: “Yakın gelecekte hayatımıza girerek bizi şaşırtabilecek bir gelişm...


SPOR MEDYASI MI, FUTBOL MEDYASI MI?

Image

Spor ile ilgili olarak medyayı takip edenleriniz farkındadır, şimdi futbol transfer sezonu olduğu için tüm haberler ve yorumlar, transfer olan veya olması hayal edilen futbolcularla ilgili. Antrenörle...


SPOR YAZARI NE YAZAR?

SPOR YAZARI NE YAZAR? Spor yazarı olabilmek için televizyonda maç seyretmek yetmez. Bu ancak belli bir yaş ve saha tecrübesinden sonra olabilir. Yayıncı kuruluşun ekrana taşıdığı görüntülerden yorum ç...


BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ

BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ Bodrum Devlet Hastanesinin önünde park edecek yer yok, halk sıra beklemekten bezmiş. Dert çok. Bodrum Adliyesinde otoparkta yer yok, insanlar sıkıntılı, en basit mal sahib...

KÖŞE YAZARLARI