SPOR DÜNYASINDA KARANLIK GÜNLER

SPOR DÜNYASINDA KARANLIK GÜNLER

Modern Olimpiyatların kurucusu olarak tanınan Baron de Coubertin "önemli olan kazanmak değil, katılmaktır" dediğinde paranın spor ahlakına bu kadar kötü etki yapacağını düşünmemişti herhalde.




Aslında ilk zamanlarda amatörlük hassasiyetle korunan bir kavramdı.

1912 Stockholm Olimpiyatına Amerika adına katılan Kızılderili Wa Tho Huck (Jim Thorpe) Dekatlon ve Pentatlon yarışlarında birinci oldu ancak bir yıl sonra Madalyalarını geri vermek zorunda kaldı. Çünkü daha önceleri bir Beysbol maçına katılıp 60 Dolar aldığı belirlenmiş ve amatörlük özelliği kaybolmuştu. Wa Tho Huck 1953 yılında öldü ama 1982 yılında amatörlüğü tekrar tanımlayan ve olimpiyatlarda profesyonelliği kabul eden IOC Madalyaları ailesine geri verdi.

Fin’li koşucu Paavo Nurmi 1920 Anvers Olimpiyatında 3 Altın ve 1 Gümüş kazandı. Paavo bundan sonraki 1924 Paris Olimpiyatında da başarılı olacak ve toplamda 9 Olimpiyat Altını ile 24 Dünya Rekorunun sahibi olacaktı. Ancak Nurmi spor kariyerinin ortasında ısmarlanan bir yemek ücreti yüzünden amatörlük özelliğini kaybederek 1932 Los Angeles Olimpiyatlarından iki gün önce spordan ömür boyu uzaklaştırıldı, aktif sporculuk hayatının bitmesi üzerine antrenörlük yaptı ve daha sonra yapılan haksızlık anlaşılarak 1952 Helsinki Olimpiyatında Meşaleyi yakma şerefi ona verildi.

İlerleyen yıllarda amatörlüğün ortadan kalkması ile birlikte milyoner sporcular olimpiyatlara katılmaya başladı. Bununla birlikte uluslararası müsabakalarda da dereceye girenlere yüksek para ödülleri verilmeye başlandı. Sonunda sporcularının çok başarılı olabilmesi için antrenörler, kulüpler hatta devletler adeta doping kullanımı teşvik etti.

Yakalanan sporcular cezalandırılıyordu ama bu buzdağının sadece görünen tepesiydi. Asıl dev mekanizma görünmeden alttan çalışarak spor ahlakını çökertmeye devam etti.

Bu arada paranın ne kadar caydırıcı ve kandırıcı olduğu anlaşılınca o güne kadar gizli olarak çalışmakta olan bahis şirketleri kurumsallaşarak spor dünyasında etken hale geldiler.

Bahis şirketleri sadece seyircileri değil sporcuları da tesir altına almaya ve müsabaka sonuçlarında etkili olmaya başladı.

Uluslararası organizasyonlar doping ve şike konularında kulüplere, ülkelere hatta kendi içlerindeki üst düzey yöneticilere dahi cezalar yağdırmaya başladı ama bu iki olayın önüne geçmek bu güne kadar mümkün olmadı.

Günümüzde gelinen noktada en popüler ve dolayısı ile en çok paranın konuşulduğu futbolun başındaki FIFA ve UEFA organizasyonlarının en üst düzey yöneticileri hakkında dahi rüşvet davaları açıldı.

Atletizmde Rusya gibi bir dev tümüyle yarışlardan men edildi. Adidas firması atletizm branşında sponsorluk anlaşmalarını iptal etti.

Ülkemizde de bazı futbol kulüpleri şike yaptıkları iddiası ile Avrupa sahalarından men cezası aldı.

Sporu sahada adil bir şekilde yönetmeleri beklenen hakemler töhmet altında kaldılar. Kaybeden takım faturayı hakemlere kesmeye başladı.

Diğer sporlarda da işler pek temiz yürümedi. Bazı çok başarılı gibi gözüken atletlerimiz kazandıkları madalyaları geri vermek zorunda kaldılar.

Kazanma hırsının körüklediği şiddet seyircilere yansıdı. Yeterli önlem alamayan ve aciz kalan yetkili kurumlar sonunda seyirciyi cezalandırmaya başladılar… Bundan etkilenenler de spora para ve emek yatıran kulüpler oldular.

Bu utanç nasıl temizlenir? Parayı ortadan kaldırmak mümkün olmadığına göre sıkı bir mali kontrol mekanizması kurmakla şike önlenebilir mi? Kulüplerin ve federasyonların tüm para hareketi belgelenmek zorunda bırakılır ve mirasyedi gibi para harcaması, hesapsızca ödüller dağıtılması önlenirse belki bu iş biraz düzene girer.

Bahis şirketleri kontrol altına alınabilir mi???

Doping konusunda da sadece sporcuları eğitmekle olayın önüne geçmek mümkün olur mu?

Para ödülü genç insanların aklını çelip hayal kurdurmakta, yasak maddeleri gizli gizli kullanmaya teşvik etmektedir.  Sahnenin arkasında gizlenen tüm antrenör, idareci, kulüp hatta ülkelere sert yaptırımlar uygulanmalıdır.

Genç sporcu arkadaşlarımı uyarırım: “Doping yapmak başarıya doğru atılan bir adım değil sahtekarlığın içine düşmektir.”

En büyük ve zor görev sporcu ailelerine düşmektedir: Çocuklarımıza temiz bir dünya bırakmak istiyorsak önce yakın çevremizi temizlemeliyiz.

 

Diğer Celal Gürsoy

DENİZDEN BABAM ÇIKSA YERİM

Image

“Denizden babam çıksa yerim” sözünün İmam Şafii’ye ait olduğuna dair söylentiler varsa da bu yakıştırmaların akademik bir değeri yoktur. Gene de sofralarda balık olduğu zaman akla ilk gelen deyişlerde...

TANK KOMUTANI

Image

TANK KOMUTANI Almanya’da geçirdiğim çok uzun 15 yıl boyunca hem yaşadıklarımdan aldığım tecrübeler, hem de katıldığım eğitimlerden kalan anılar 45 yaşından sonraki hayatımı çok etkiledi. Orada üst düz...


BU GİDİŞ NEREYE KADAR?

Image

90’lı yılların sonunda iki binli yılların başında eğitimlerime katılanlara kısa süre içinde cevaplamaları şartıyla bir soru sorardım: “Yakın gelecekte hayatımıza girerek bizi şaşırtabilecek bir gelişm...


SPOR MEDYASI MI, FUTBOL MEDYASI MI?

Image

Spor ile ilgili olarak medyayı takip edenleriniz farkındadır, şimdi futbol transfer sezonu olduğu için tüm haberler ve yorumlar, transfer olan veya olması hayal edilen futbolcularla ilgili. Antrenörle...


SPOR YAZARI NE YAZAR?

SPOR YAZARI NE YAZAR? Spor yazarı olabilmek için televizyonda maç seyretmek yetmez. Bu ancak belli bir yaş ve saha tecrübesinden sonra olabilir. Yayıncı kuruluşun ekrana taşıdığı görüntülerden yorum ç...


BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ

BODRUM’DA SURATLAR BİR KARIŞ Bodrum Devlet Hastanesinin önünde park edecek yer yok, halk sıra beklemekten bezmiş. Dert çok. Bodrum Adliyesinde otoparkta yer yok, insanlar sıkıntılı, en basit mal sahib...

KÖŞE YAZARLARI