İNŞAATTA PRATİK ZEKA

İNŞAATTA PRATİK ZEKA

Milletçe pek meraklıyız inşaat işlerine. Normalde bu yaklaşım hiç de küçümsenecek bir durum değildir ve başlı başına koca bir ülkenin kalkınması için iyi bir başlangıç noktası oluşturabilir. Ancak başka bazı özelliklerimizle birleşince sonuçları hiç de güzel olmuyor.



Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır lafı inşaatta da genel geçer bir kuraldır. "Yoğurdu yediğine dua edelim" demeden önce güneş yanığında merhemden önce ilk tercih edilenin ne olduğunu hatırlayın lütfen. Demek ki tespitler sadece inşaat sektörü ile kısıtlı değil. Ancak bu köşe işin inşaat kısmıyla ilgileniyor, örnekler de oradan gelecek.

İnşaat işinin baştan sona bir planlama süreci olması bizim gibi pratik zeka oranı yüksek bir millete ters düşüyor. Buna okumama alışkanlığımızı da ekleyince ortaya çıkan örnekleri saymakla bitmez. Örneğin çimento benzeri her toz malzemeyi (arkasını okumadan) göz kararı su ile karıştırıp kullanmaya kalkmak en sık karşılaşılan durumlardandır.

Daha da beteri, aynı torbanın önünü bile okumadan seramik yapıştırıcısı ile gazbeton duvar örmeye kalkmak yine bize özgüdür.

Kağıtta yazan yazıya bile itibar etmeyen pratik zekanın projeyle arasının hoş olacağını zannetmeyin. Proje sektörü de pratik zekadan nasibini alır. Arz/Talep/Fiyat dengesi bu sektörde sermayenin uygun gördüğü köşeden başlar. Kimi zaman "X firmasının yeni projesi" cümlesinde en yüksek değer olarak sunulurken, kimi zaman "bi proje çiz de bakalım" önermesiyle çerez oluverir. 

Pratik zekanın bakış açısından bakınca "mimari proje" denilen şey kavram olarak inşaat ruhsatına giden yoldaki zaruri evraklardan bir tanesidir. Fiziki olarak ise mimari proje paftaları çok güzel masa örtüsü olur. Mühim değil, zaten projede gösterilmiş olsa bile her imalatı yerinde ustalara tarif etmek zorunda kalan mimarlara "öyle masa başında çizmekle olmaz" demek için ortam oluşur bu sayede.

Dedik ya, inşaat bizim milli işimiz... Öyle ki, inşaat hakkında bilgisi olmayan birisini bulmak oldukça zordur. Kime sorsanız inşaattan anlar, hatta inşaat yaptırmışlığı vardır. Belki de bu yüzden "hakikaten" usta olduğunu anlatmak isteyen usta "beni doğunca çimento kağıdına sarmışlar abi" demek zorunda kalır.

Emlak pazarlama sektörüne hiç girmeden konuya bir başka açıdan bakmak istiyorum. Teknik açıdan bu kadar zayıf bir sektörün hâlâ gelir kapısı olarak görülmesi inanılmaz bir durum. Türkiye'de sıkça yenilenen iki ürün (cep telefonu ve otomobil) ile fiyat/ağırlık oranında kıyaslama yapınca vehamet ortaya çıkıyor. Akıllı telefonların kg satış fiyatı 20.000 TL, otomobilin kg satış fiyatı 2.000 TL ancak inşaatın kg satış fiyatı (arsa payı dahil) 1 TL. "Nerede bu teknik adamlar" sorusunun cevabı belirmeye başladı sanırım. Onlar bu sektörde söz sahibi değil.

Söz dedim de aklıma geldi; inşaatın iki düsturundan birisi "hallederiz"dir. Bu cümle ile başlayınca inşaatlar bi "hâl" olurken, güzelim doğamız hallolur. Olsun, niyet önemli...

Her ne kadar eğlenceli yazmaya çalışsam da durum pek iç açıcı değil. İşini düzgün yapmaya çalışan yatırımcının bu ortamda kendi çizgisine uygun adam bulması pek kolay olmuyor.

Halbuki bu işin formülleri belli.

Kırk kere ölç, bir kere biç.

Acele etmeden planla, hızlı bitir. (Acele iş yapmakla, hızlı iş yapmak birbirinden farklı şeylerdir)

Ayağını yorganına göre uzat.

....

Bu kadar kötü haberin üstüne bir de iyi haber verelim. Planlı bir şekilde yapınca daha ekonomik oluyor...

(Meraklısı için not: İnşaatın ikinci düsturu "bi şey olmaz"dır. "Bi şey" olduğunda o lafı söyleyen çoktan gitmiştir.)

 

Diğer Suat Türköz Yazıları

ACELE Mİ, HIZLI MI?

ACELE Mİ, HIZLI MI? Evden acele ile çıkmak zorunda kaldınız mı? Çok kişinin başına gelmiştir, sizin de yaşadığınızı tahmin ediyorum. Acele çıkışların devamında sıkça şahit olunan cümleler vardır: -Evd...

İnşaat, mimarlık ve genel olarak yaşam alanlarımız

Merhaba, Bugünden başlayarak bu köşede sizlerle yaşam alanlarımız hakkında çeşitli bilgiler paylaşacağım. İnşaat sektörünün oldukça geniş ve birçok yan dalı kapsayan bilgilerden oluşan, ülkenin lokomo...

KÖŞE YAZARLARI